Türkiye’de Bağımsız Denetim Sistematiğinde Yeni Bir Alan: Sürdürülebilirlik Güvence Denetimleri
Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması ve güvence denetimleri, 29 Aralık 2023 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan Kurul Kararı ile düzenlemeye tabi ve belirli büyüklükteki şirketler için zorunlu hale getirildi. Bu kararda Kamu Gözetim Kurumu (KGK) tarafından, Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından yayımlanan IFRS S1 ve IFRS S2 standartlarının Türkçe çevirileri yapıldı ve TSRS 1 “Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler” ile TSRS 2 “İklimle İlgili Açıklamalar” başlıklarıyla yürürlüğe konuldu.
Bu kapsamda, 05 Eylül 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Kurul Kararı ile sürdürülebilirlik raporlamasına ilişkin güvence denetimleri de zorunlu hâle getirildi. Sürdürülebilirlik raporlamasına ilişkin güvence denetimlerinin başlangıç aşamasında sınırlı güvence ile yürütülmesine karar verildi. Sürdürülebilirlik güvence denetimlerine ilişkin özel standart olan SGDS 5000 yayımlanana kadar, kurumsal sürdürülebilirlik raporlarına yönelik güvence denetimlerinin GDS 3000 “Tarihi Finansal Bilgilerin Bağımsız Denetimi veya Sınırlı Bağımsız Denetimi Dışındaki Güvence Denetimleri” ve GDS 3410 “Sera Gazı Beyanlarına İlişkin Güvence Denetimleri” uyarınca uygulanacağı açıklandı. Böylelikle Türkiye’de güvence denetimlerinin yasal çerçevesi oluşturuldu ve uygulama süreci başlatıldı.
Tüm bu gelişmelerin sonucunda güvence denetimleri yalnızca finansal bilgilerin denetlendiği bir tür olmaktan çıkıp çevresel ve sosyal etkilerin de denetlendiği bir araç haline geldi. Düzenleme ile bağımsız denetim anlayışı genişletildi ve yeni bir dönemin kapıları aralandı. Denetlenen bilginin niteliği değişti. Bağımsız denetim kapsamında yalnızca finansal tablolar incelenirken, sürdürülebilirlik güvence denetimlerinde nitel ve çoğu zaman ölçülmesi güç göstergeler de değerlendirilmeye başlandı. Karbon emisyonları, su tüketimi, doğal kaynak kullanımı, insan hakları ve kurumsal yönetişim uygulamaları gibi unsurlar denetim kanıtı olarak kullanılmaya başlandı. Denetim süreçlerinde muhasebe temelli yaklaşımın ötesine geçilerek disiplinler arası bir yapı benimsendi. Mühendislerin, ESG ve raporlama uzmanları ile veri analistlerinin sürece dâhil edilmesi gerekli hale geldi.
Güvence kavramı da bu bağlamda yeniden tanımlandı. Klasik bağımsız denetimlerde makul veya sınırlı güvence sağlanırken, sürdürülebilirlik güvence denetimlerinde hâlihazırda sınırlı güvence sağlanabiliyor. Bunun yanında, “önemlilik” kavramı yalnızca sosyal ve çevresel etkiler üzerinden değil finansal etkiler üzerinden de ele alınmaya başlandı. Bu yönüyle sürdürülebilirlik güvence denetimleri, bağımsız denetim sistematiğinde köklü değişikliklere yol açtı.
Hedef kitle açısından da dönüşüm yaşandı. Finansal denetim raporları büyük ölçüde yatırımcılara hitap ederken, sürdürülebilirlik güvence raporlarının çalışanlar, müşteriler, düzenleyici otoriteler, sivil toplum kuruluşları ve toplumun geneli tarafından kullanılmaya başlandı. Bu sayede, denetim raporlarının işlevi yalnızca finansal piyasalarda güven sağlamakla sınırlı kalmıyor, toplumsal güvenin inşası sürecine de katkı sağlamaya başlıyor.
Ancak halihazırda uygulamada çeşitli sorunlar ve çelişkiler bulunuyor. Denetçilerin sürdürülebilirlik konusundaki uzmanlık düzeylerinin yetersiz kaldığı, veri altyapılarının eksik olduğu, emisyon hesaplamaları gibi teknik alanlarda ölçümleme ve doğrulama zorluklarının yaşandığı ve sürdürülebilirlik denetçisi sayısının kısıtlı olduğu çeşitli araştırmalarda, makalelerde ve uzman görüşlerinde belirtiliyor. Ayrıca, sürdürülebilirlik denetçiliği sınavlarının ve eğitimlerinin teorik ağırlıklı olduğu ve uygulamaya dönük yeterli içerik sunmadığı yine akademik makale ve görüşlerde dile getiriliyor. Bu koşulların varlığı halinde sürdürülebilirlik güvence denetimlerinin “görünüşte güvence” düzeyinde kalabileceği ve yeşil badana (greenwashing) riskini artırabileceği riski bulunuyor.
Bu çerçevede, biz raporlama danışmanlarından, raporlama yapan şirketlere ve denetim yapan uzmanlara kadar çeşitli adımların atılması gerekiyor. Öncelikle, veri toplama ve raporlama süreçlerinin güvenilirliğinin artırılabilmesi için şirketlerin bilgi sistemlerinin güçlendirilmesi ve denetime uygun bir veri altyapısının oluşturulması gerekiyor. Raporlama danışmanlarının, sektörel bazda rehberleri ve iyi uygulama örneklerini geliştirmesi ve incelemesi gerekiyor. Bu sayede sürdürülebilirlik güvence denetimlerinde birliğin ve karşılaştırılabilirliğin artırılması mümkün olabilir. Son olarak denetim tarafında görev alan uzmanların meslek içerisinde disiplinler arası iş birliğinin artırılması, mühendislik ve çevre bilimleri gibi alanlarda uzmanlarla ortak çalışmalar yapılması da sürecin güvenilirliğini sağlayabilecek önemli bir nokta olarak ön plana çıkıyor. Tüm süreçlerde etik ilkelerin sıkı biçimde gözetilmesi ve denetim-danışmanlık ayrımının titizlikle uygulanması, güvence denetimlerinin toplumsal güven inşa edici işlevini güçlendirecektir.
Kaynaklar:
- https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/4492973
- https://isarder.org/index.php/isarder/article/view/2383/2304
Metsims Sustainability Consulting ESG Danışmanı
Bir yanıt yazın